Arkadaşlarımla kurduğumuz bu ortak girişim, büyük bir heyecan ve yüksek hevesle başlamıştı. Ocaklar alındı, doğalgaz bağlandı, iş yerimiz ruhsatına ve catering ihtiyaçlarına uygun hale getirildi. Her birimiz, başarmak için yola çıkmıştık. Prosedürler aşıldı, mutfakta ve ofiste hazırlıklar hızla devam etti. Bir grup arkadaş, büyük bir hedef uğruna bir araya gelmişti. Ancak işler beklediğimiz kadar kolay olmayacaktı.
İlk anlaşmalar yapılmaya başlandı. Ekmek alacağımız fırıncıya gittik, gramajı küçültmemiz gerektiğini söyledi; çünkü kar edemezdik. Kasaba gittik, “Kemik tozu katın, yoksa kar edemezsiniz” dedi. Aşçılarla görüşürken, yemeklerdeki hilelerden bahsedip profesyonelliklerini konuşturduklarında, bu işin nereye gittiğini görmeye başladık. Başka firmaların uyguladığı yöntemler, bizim için rahatsız ediciydi, ama bu durumu asla kabul etmedik. Çünkü biz her zaman kaliteyi savunduk, hileli üretim yöntemlerinden uzak durmak için elimizden geleni yaptık.
Zamanla, iş yerindeki yemeklerin tadı ve büyük firmalarda dönen hikayeler aklımıza geldi. Daha önce başka şirketlerin çalışanları olduğumuz için, yediğimiz yemeklerin kalitesi ve o yemeklerle ilgili duyduğumuz hikayeler de kafamıza takılmaya başladı. Görüştüğümüz kasapların önerdikleri, uyguladıkları yöntemler… Tağşiş yapıp kar edenler, yemek yapabilenlerden çok daha fazla kazanıyordu. Oysa biz, yemeklerimizi doğru, temiz, doğal yapabilmek için çok daha fazla zaman ve para harcıyorduk. Ama bu yolda yürümek, kazanç sağlamaktan çok, insanlara gerçekten yemek sunduğumuzu hissettirmekti. Evet, biz para kazanmak istiyorduk, fakat bunu sağlıklı ve doğru yemekler sunarak yapmak istiyorduk.
Rekabet edebilmek, diğer firmalarla aynı seviyeye gelebilmek gittikçe zorlaştı. Çünkü onlar tağşiş ve taklitten para kazanırken, biz doğru yemekler sunmak için çaba harcıyorduk. Yavaşça fark ettik ki, biz yemek yapıyorduk ama onlar sadece para kazanıyordu. Bu noktada, sektörün ve bizlerin yaptığı işin gerçek anlamını sorgulamaya başladık. İnsanlar sağlıklı ve doğru yemekler istiyordu, fakat sektör, bu talebi karşılamaktan çok kar marjlarını yükseltmeye odaklanmıştı.
Sonunda, iş yerindeki küçük kazançlar ve tatlı anılar bizim için yeterli oldu. Şirketi sonlandırmaya karar verdik. Küçük bir kar elde etsek de, hayatımızda kalacak tatlı anılarla, daha doğru bir iş yapmaya devam etmek adına bu denemeyi sonlandırdık. Çünkü biz yemek yapmak istemiştik, tağşiş değil.
Ve işte, o dönemde yaşadığım bu deneyimler, dosttan.com.tr‘nin temellerini atmamda bana ilham verdi. Çünkü artık çok daha net bir şekilde şunu biliyordum: Gerçek, sağlıklı ve sürdürülebilir ürünlerin satıldığı bir pazar yaratmak gerekiyordu. Markaların ve şirketlerin karlılığını artırmak için kaliteyi hiçe sayan, taklit ve tağşiş yaparak para kazananlardan sıkılmıştım. Herkesin ulaşabileceği sağlıklı, temiz ve güvenilir ürünler sunmak, benim için bir misyon haline gelmişti.
Dosttan.com.tr’de, sadece yemeklerde değil, her alanda doğru ürünlerin satılmasını sağlamak için özenle seçilen üreticilerle çalışıyoruz. Bugün, bir zamanlar catering işinde karşılaştığım sorunları unutarak, şimdi sağlıklı ve kaliteli ürünleri doğru yerden almanız için uğraşıyoruz. Bizimle, bu yolda siz de yürüyebilirsiniz.